26 Ekim 2015 Pazartesi

Anne yarısı...


Tekrar yine yeniden merhaba,

Uzunca bir aradan sonra yeniden yazmam gerektiğini düşündüm ve oturdum bilgisayarın başına. Niye bu kadar ara diye kendime sordum olur da merak ederseniz kısa bir özür, kendini savunma mahiyetinde açıklama yapmak istedim, normalde bu kadar çok suskun kalmam benJ

Bir dönem işler çok yoğundu, bir dönem hastalıklarla uğraştım, ilaçlar, kontroller vs derken topladım kendimi… Tam yazmalıyım artık derken bir kayıp verdik ailecek. Bugün belki de yeniden başlamamın en büyük nedenidir ‘ananem’…

Eğer hayatımda olumsuz giden bir şeyler varsa çekilirim ben hayattan. Bir nevi inziva dönemine geçerim. Rutin hayata devam edip sır küpüne dönerim… Bir şubatta, bir Temmuz’da oldu aynısı. Biri hastalıktan biri de ananemin kaybından… Aslında ne yazacağımı çokta bilmeden düşünmeden oturdum bilgisayarın başına… İçimden ne geliyorsa paylaşayım istedim.

Dünyanın en tatlı, tombik, güzel bakan ananesidir ananem. Kışları İzmir yazları Niğde ritüeli vardır. Niğde, memleketi, herkesi tanır, bilir… Serin olduğu için de tüm yaz rahat eder orda. Sesi daha iyi gelir hep ordayken… Temmuz sonu bir Pazar sabahı babam aradı, kaybettik ananeni diye. Büyük şok. Hasta değildi, en mutlu olduğu yerdeydi… İşte oldu ve bitti, süreç boyunca ve sonrasında ben de yine derin sessizlik. Ne zaman aklıma düşse yine gözlerde bir tutam yaş… Ailemde gördüğüm ikinci kayıp ananem, dedemden sonra. Hala köyde ve İzmir’e, evine dönecekmiş gibi bir his olması, hala inanamamak…

Annem çalıştığı için beni ananem büyüttü. Kuzenim ve ben anane evinde yaşadık çocukluğumuzu. Her gün enfes yemekler yedik, bolca, çokça yedik. Burnunuzdan yemek gelse ananeme göre daha hiçbir şey yememişsinizdir çünküJ kahvaltı, meyve, öğle yemeği, meyve, 5 çayı, araya giren abur cuburları saymak bile istemiyorum… Akşama yemek yemezsek zaten boyumuz uzamaz ona göreJ Enfes yemekleri hep bir numaradır; kısır, kereviz, sarma… Bir de anane usulü sahanda yumurta, buğday haşlama, yumurtalı mantar… Herşey bol olmalı, çok çok olmalı…  Ananemi öğle uykusunda uyuma numarası yapıp uyutmalarımız, salonunu karpuz savaşı sonucu berbat etmemiz, masasını ev, tencere kapağını araba direksiyonu yapmalarımız, gardırobun tepesine çıkıp yüreğini ağzına getirmemiz, komşu gezmelerimiz…

Seneler geçti büyüdük, yıl 2003-2004, ananemi kuzenim İstanbul’a getirdi. O zaman hepimiz bekarız. Ve aynı evde yaşıyoruz. Bu sırada ananemin ayağına protez takıldı ve artık eskisi gibi rahat yürüyemiyor. En favori programımız Tülin ve Caner… Son ses onu izliyoruz hep birlikte. Ananem, işin içinde tabi, yaşıyor onlarla. Diziler ise her akşama bölünmüş… Her gün mükemmel yemekler yiyoruz, pazar, market alışverişlerinden çok mutlu oluyorJ üniversitedeyken 6 ay İzmir’de 6 ay İstanbul’da olduğum için o dönemde ananem için İzmir’e dönecek gözüyle bakılan bir torunum. Hiç istemedi, İzmir’den, dibinden ayrılmamızı. Hem de hiç… Hoş ben de hiç istemedim ama hayat böyle getirdi… Her cumartesi ananemde toplanılır. Sabah kahvaltı, öğlen serbest zaman ve akşam yemeği. Kim olursa olsun cumartesi günlerinin klasiği böyledir bizde. İzmir’e giden torun bilir ki cumartesi günü anane evinde olunur! Patlayana kadar yemekler yenir, sodalar ise az gelir mide şişliğini bastırmayaJ Yemek yememen ananemin sinirlenme nedenidir. Bu, herkes için geçerli ama… Eve gelen herkes misafirdir ve her zaman bol bol ikram edilir, bol bol yenmesi şarttır! ‘Şuncağız şeyi yiyemediniz’ der yoksaJ Hatta her şeye küsülebilir ama sofraya, yemeğe asla! Hep birlikte kalınabilir her zaman. Eğer ananeme misafirseniz ve kalmaya gittiyseniz en değerlisisiniz… Ama 5 gün sabah akşam birlikte olsanız da 5 günün sonunda ‘şunu da yeseydik, biraz daha kalsaydınız keşke’ lafını duyarsınız… Her telefon görüşmemizde ‘aman iyiydik, gittiniz boş kaldı ev’, ‘ne zaman geleceksiniz bir daha?’, ‘koyverin orayı dönün buraya, ne işiniz var İstanbul’da gızım’ gibi sitemler ve sorular…

Kardeşimin bakıcılarındaki tüm üçkağıtları bizzat tespit etmiştir ayrıca. İyi bir araştırmacıdırJ kim sigara içiyor, kim daha çok ilgileniyor, kim yemek veriyor, kim yemeği düzgün veriyor, kim telefonda vakit geçiriyor, kim bize iyi davranıyor, hangi bakıcı Ayça’ya sigara verdi… gibi konularda başarılı kanıtları olmuştur. Bir tek Emre’ye bakamadığı için onun daha çok yemek yemesi ve daha çok vakit ayırması gereklidir belki de ananemeJJJ

Çok temizdir… Kimselerin yaptığı temizliği beğenmez, çekinmez hemen söyler yeniden yaptırırJ az camını silmedim evininJ Yemek sever, gezmeyi sever, yedirmeyi sever, misafir sever, örmeyi severJ Fal baktırmayı sever, ne zaman olursa olsun Falcı bacıdan fal bakılmalıdırJ Acı da yer tatlı daJ Nasıl olsa su içse yarıyor ona… Zaten yağsız yemek ve et yenmez, yavan olur onların tadıJ Nereye istersen götür, gezmek olsun fark etmez. Tosun’un evini beklemekten kurtulur bir sürelik… İlaç sever, ilaç vermeyen doktor sevmez… İlaç kutusu vardır, düzenli aldığı ilaçların ayrı kutusu vardır, sabah öğle akşam için dizilmiş. İyi bir ilacınız varsa ve ananemle paylaşıyorsanız bu da çok önemlidir onun için. Ama öyle kolay kolay ilaç vermez size, değerlidir ilaçları. Doktor ‘kilolusun teyze rejim yapmalısın’ derse o doktora bir daha gidilmez. O hasta elleriyle ördüklerine inanamazsınız. Motifi ve istediğinizi söylemeniz yeterli. Ne olursa örebilir. Senelerce en büyük uğraşıydı evinde oturup televizyon seyrederken…

İşte öyle bir anane. Tertemizdi giderken de, mis kokuluydu… İyi yaşadı, istediklerinin çoğunu yaptı, acı çekmedi, sürünmedi de gitti, istediği yerde vefat etti diyerek avutuyoruz kendimizi. Tabi ki bunlar iyi şeyler ama daha gitmeseydi… Köyden ekim sonu gibi döneydi, yine hep beraber olaydık… Ateş düştüğü yeri yakarmış sözü de böyle bir şey. Hayat devam ediyor, işe güce devam ediyoruz, doğumlar oluyor, farklı sevinçler, üzüntüler oluyor; belki de aklımızı böyle dağıtabiliyoruz biraz…

Annem bana hamileyken hep ananemin gözlerine bakmış, rengini alayım diye… Ama ala ala sadece gözlerinin yumukluğunu almışım benJ ailemizin tek mavi gözlüsü, pamuk ananem, mis kokulum… Can’ımın annesi, değerlisi, gitmeyeydin gızımmm daha kalaydın buralarda keşke…


Her ölüm erken ölümdür, insanın insanı öldürmediği günleri görmemiz, sadece ‘insan’ olduğumuz için birbirimize saygı duyabilmeyi öğreneceğimiz bir dünya olması dileğimle…
 
 

 
Huzurla uyu anani:)

1 yorum:

  1. Allah sabır versin. Nur içinde yatsın. Ne güzel anlatmışsın. Ölümünü ben yazmaya bile ne elim varıyor ne dilim..:(

    YanıtlaSil