Tekrar yine yeniden merhaba,
Uzunca bir aradan sonra yeniden yazmam gerektiğini düşündüm ve oturdum
bilgisayarın başına. Niye bu kadar ara diye kendime sordum olur da merak
ederseniz kısa bir özür, kendini savunma mahiyetinde açıklama yapmak istedim,
normalde bu kadar çok suskun kalmam benJ
Bir dönem işler çok yoğundu, bir dönem hastalıklarla uğraştım, ilaçlar,
kontroller vs derken topladım kendimi… Tam yazmalıyım artık derken bir kayıp
verdik ailecek. Bugün belki de yeniden başlamamın en büyük nedenidir ‘ananem’…
Eğer hayatımda olumsuz giden bir şeyler varsa çekilirim ben hayattan. Bir
nevi inziva dönemine geçerim. Rutin hayata devam edip sır küpüne dönerim… Bir
şubatta, bir Temmuz’da oldu aynısı. Biri hastalıktan biri de ananemin
kaybından… Aslında ne yazacağımı çokta bilmeden düşünmeden oturdum bilgisayarın
başına… İçimden ne geliyorsa paylaşayım istedim.

Huzurla uyu anani:)
Dünyanın en tatlı, tombik, güzel bakan ananesidir ananem. Kışları İzmir
yazları Niğde ritüeli vardır. Niğde, memleketi, herkesi tanır, bilir… Serin
olduğu için de tüm yaz rahat eder orda. Sesi daha iyi gelir hep ordayken…
Temmuz sonu bir Pazar sabahı babam aradı, kaybettik ananeni diye. Büyük şok.
Hasta değildi, en mutlu olduğu yerdeydi… İşte oldu ve bitti, süreç boyunca ve
sonrasında ben de yine derin sessizlik. Ne zaman aklıma düşse yine gözlerde bir
tutam yaş… Ailemde gördüğüm ikinci kayıp ananem, dedemden sonra. Hala köyde ve
İzmir’e, evine dönecekmiş gibi bir his olması, hala inanamamak…
Annem çalıştığı için beni ananem büyüttü. Kuzenim ve ben anane evinde
yaşadık çocukluğumuzu. Her gün enfes yemekler yedik, bolca, çokça yedik.
Burnunuzdan yemek gelse ananeme göre daha hiçbir şey yememişsinizdir çünküJ kahvaltı, meyve, öğle yemeği, meyve, 5 çayı,
araya giren abur cuburları saymak bile istemiyorum… Akşama yemek yemezsek zaten
boyumuz uzamaz ona göreJ Enfes yemekleri
hep bir numaradır; kısır, kereviz, sarma… Bir de anane usulü sahanda yumurta,
buğday haşlama, yumurtalı mantar… Herşey bol olmalı, çok çok olmalı… Ananemi öğle uykusunda uyuma numarası yapıp
uyutmalarımız, salonunu karpuz savaşı sonucu berbat etmemiz, masasını ev,
tencere kapağını araba direksiyonu yapmalarımız, gardırobun tepesine çıkıp
yüreğini ağzına getirmemiz, komşu gezmelerimiz…
Seneler geçti büyüdük, yıl 2003-2004, ananemi kuzenim İstanbul’a getirdi. O
zaman hepimiz bekarız. Ve aynı evde yaşıyoruz. Bu sırada ananemin ayağına
protez takıldı ve artık eskisi gibi rahat yürüyemiyor. En favori programımız
Tülin ve Caner… Son ses onu izliyoruz hep birlikte. Ananem, işin içinde tabi,
yaşıyor onlarla. Diziler ise her akşama bölünmüş… Her gün mükemmel yemekler
yiyoruz, pazar, market alışverişlerinden çok mutlu oluyorJ üniversitedeyken 6 ay İzmir’de 6 ay İstanbul’da
olduğum için o dönemde ananem için İzmir’e dönecek gözüyle bakılan bir torunum.
Hiç istemedi, İzmir’den, dibinden ayrılmamızı. Hem de hiç… Hoş ben de hiç
istemedim ama hayat böyle getirdi… Her cumartesi ananemde toplanılır. Sabah
kahvaltı, öğlen serbest zaman ve akşam yemeği. Kim olursa olsun cumartesi
günlerinin klasiği böyledir bizde. İzmir’e giden torun bilir ki cumartesi günü
anane evinde olunur! Patlayana kadar yemekler yenir, sodalar ise az gelir mide
şişliğini bastırmayaJ Yemek yememen
ananemin sinirlenme nedenidir. Bu, herkes için geçerli ama… Eve gelen herkes
misafirdir ve her zaman bol bol ikram edilir, bol bol yenmesi şarttır!
‘Şuncağız şeyi yiyemediniz’ der yoksaJ Hatta her şeye küsülebilir ama sofraya, yemeğe asla! Hep birlikte
kalınabilir her zaman. Eğer ananeme misafirseniz ve kalmaya gittiyseniz en değerlisisiniz…
Ama 5 gün sabah akşam birlikte olsanız da 5 günün sonunda ‘şunu da yeseydik,
biraz daha kalsaydınız keşke’ lafını duyarsınız… Her telefon görüşmemizde ‘aman
iyiydik, gittiniz boş kaldı ev’, ‘ne zaman geleceksiniz bir daha?’, ‘koyverin
orayı dönün buraya, ne işiniz var İstanbul’da gızım’ gibi sitemler ve sorular…
Kardeşimin bakıcılarındaki tüm üçkağıtları bizzat tespit etmiştir ayrıca.
İyi bir araştırmacıdırJ kim sigara
içiyor, kim daha çok ilgileniyor, kim yemek veriyor, kim yemeği düzgün veriyor,
kim telefonda vakit geçiriyor, kim bize iyi davranıyor, hangi bakıcı Ayça’ya
sigara verdi… gibi konularda başarılı kanıtları olmuştur. Bir tek Emre’ye
bakamadığı için onun daha çok yemek yemesi ve daha çok vakit ayırması gereklidir
belki de ananemeJJJ
Çok temizdir… Kimselerin yaptığı temizliği beğenmez, çekinmez hemen söyler
yeniden yaptırırJ az camını
silmedim evininJ Yemek sever,
gezmeyi sever, yedirmeyi sever, misafir sever, örmeyi severJ Fal baktırmayı sever, ne zaman olursa olsun Falcı
bacıdan fal bakılmalıdırJ Acı da yer tatlı
daJ Nasıl olsa su içse yarıyor ona… Zaten yağsız
yemek ve et yenmez, yavan olur onların tadıJ Nereye istersen götür, gezmek olsun fark etmez.
Tosun’un evini beklemekten kurtulur bir sürelik… İlaç sever, ilaç vermeyen
doktor sevmez… İlaç kutusu vardır, düzenli aldığı ilaçların ayrı kutusu vardır,
sabah öğle akşam için dizilmiş. İyi bir ilacınız varsa ve ananemle
paylaşıyorsanız bu da çok önemlidir onun için. Ama öyle kolay kolay ilaç vermez
size, değerlidir ilaçları. Doktor ‘kilolusun teyze rejim yapmalısın’ derse o
doktora bir daha gidilmez. O hasta elleriyle ördüklerine inanamazsınız. Motifi
ve istediğinizi söylemeniz yeterli. Ne olursa örebilir. Senelerce en büyük
uğraşıydı evinde oturup televizyon seyrederken…
İşte öyle bir anane. Tertemizdi giderken de, mis kokuluydu… İyi yaşadı,
istediklerinin çoğunu yaptı, acı çekmedi, sürünmedi de gitti, istediği yerde
vefat etti diyerek avutuyoruz kendimizi. Tabi ki bunlar iyi şeyler ama daha
gitmeseydi… Köyden ekim sonu gibi döneydi, yine hep beraber olaydık… Ateş
düştüğü yeri yakarmış sözü de böyle bir şey. Hayat devam ediyor, işe güce devam
ediyoruz, doğumlar oluyor, farklı sevinçler, üzüntüler oluyor; belki de
aklımızı böyle dağıtabiliyoruz biraz…
Annem bana hamileyken hep ananemin gözlerine bakmış, rengini alayım diye…
Ama ala ala sadece gözlerinin yumukluğunu almışım benJ ailemizin tek mavi gözlüsü, pamuk ananem, mis
kokulum… Can’ımın annesi, değerlisi, gitmeyeydin gızımmm daha kalaydın
buralarda keşke…
Her ölüm erken ölümdür, insanın insanı öldürmediği günleri görmemiz, sadece
‘insan’ olduğumuz için birbirimize saygı duyabilmeyi öğreneceğimiz bir dünya
olması dileğimle…

Allah sabır versin. Nur içinde yatsın. Ne güzel anlatmışsın. Ölümünü ben yazmaya bile ne elim varıyor ne dilim..:(
YanıtlaSil